.....SoNsUzA dEk......
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.....SoNsUzA dEk......

.
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Osmanlı Döneminde Düşünce Akımları

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
naughty_senay
Admin
Admin
naughty_senay


Mesaj Sayısı : 143
Nerden : istanbul
Ruh Hali : Osmanlı Döneminde Düşünce Akımları Keyifs10tp1
Kayıt tarihi : 12/01/08

Osmanlı Döneminde Düşünce Akımları Empty
MesajKonu: Osmanlı Döneminde Düşünce Akımları   Osmanlı Döneminde Düşünce Akımları Icon_minitimeCuma Ara. 19, 2008 8:37 pm

Osmanlı Döneminde Düşünce Akımları
OSMANLI DÖNEMİNDE DÜŞÜNCE AKIMLARI


20. yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti'nin çöküş dönemine girmesi çeşitli düşüncelerin ortaya çıkma¬sına neden olmuştur. Osmanlı Devleti 19. yüzyılda daha düzenli ve programlı bir ıslahat hareketine giriş¬miştir. Fakat dış baskılar ve ülke içindeki karışıklıklar başarıya ulaşmasına engel olmuştur. Yapılan her türlü harekete rağmen devlet, içinde bulunduğu durum¬dan kurtulamamış; "hasta adam" olarak tanımlanan Osmanlı Devleti iyileşememiştir.

Fakat, 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra devleti batmaktan kurtarmak amacını güden bir takım akım¬lar 20. yüzyıl başlarında II. Meşrutiyetle daha belirgin olarak ortaya çıkmışlardır.
Tamamen devletin birlik ve bütünlüğünü sağla¬maya çalışan bu fikir akımları küçük çapta birer devlet doktrini özelliği gösterirler. Sırasıyla Os¬manlıcılık, İslamcılık, Batıcılık ve Türkçülük şeklinde ortaya çıkan bu akımlar, l. ve II. Meşrutiyet devresin¬de devlet hayatına hakim olmuşlar ve etkilerini gös¬termişlerdir.
Şimdi bu akımları sırasıyla görelim:

a. Osmanlıcılık:

Osmanlı tarihinde ilk defa olarak bazı aydınlar ta¬rafından Genç Osmanlılar adıyla hükümetin çalışma¬larını denetleyecek bir cemiyet kurulmuştur. Bu cemi¬yetin üyesi olan aydınlar Osmanlı Devletinde yaşayan azınlıkların ayrılma isteklerine ve isyanları¬na son vermek için çalışmalar yapıyorlardı. Azınlık unsurlarını kazanmak ve onları Osmanlı Birliğine ça¬ğırmak basit manada Osmanlıcılık düşüncesini do¬ğurdu.
Tanzimat Devri'nin sonlarına doğru ortaya çıkan bu akım fertlerin siyasal, sosyal ve hukuki olarak eşit¬liklerini sağlamayı hedeflemektedir. Devletin sınırları içinde yaşayan fertler arasında dil, ırk, kültür ve din bakımından hiç bir fark gözetmeksizin, hepsinin aynı hak ve yetkilere sahip olmasının gerektiği savunul¬maktadır. Osmanlı Toplumunda olması istenen kay¬naşmanın ancak bu düşünceyle sağlanacağına inan¬maktadırlar.

Osmanlıcılık, milli birliği, milli düşünceyi ve milli idealleri sağlamayı Osmanlı birliğinin sağlanmasına bağlamıştır. Aynı zamanda bu sözlerin teorik bir gö¬rüş olmaması içinde Meclis-i Mebusan’ın kurulmasını ve Kanun-u Esasi'nin (ilk anayasa) ilân edilmesini is¬temişlerdir.
Osmanlıcılık fikrinin uygulama safhasına geçirilme¬si II. Abdülhamit’in tahta çıkmasıyla başlamıştır. Padişah Mithat Paşa'nın etkisiyle Kanun-i Esasiyi (ilk anayasa) ilân etmiş, parlamentoyu (Meclis-i Mebusan) kurmuştur. Osmanlıcılık fikrinin yaşaması Meş¬rutiyet idaresinin varlığına bağlıdır. Her kesimin ve milletin temsilcileri parlamentoyu doldurmuş ve her¬kes kanunlar önünde eşit sayılmıştır. Bütün bu giri¬şim ve çabaların sonucu olarak Osmanlı toplumunun kaynaşması beklenirken, meydana gelen iki önemli olay tamamen ters bir durum meydana getirmiştir.

Birincisi: Azınlıkların Mebusân Meclisindeki tem¬silcilerinin ayrılıkçı ve uzlaşmaz tutumları,

İkincisi: Yeni başlayan 1877-78 Osmanlı-Rus sa¬vaşında Balkan uluslarının Osmanlı Devleti aleyhine Rusya'nın yanında yer almaları ve savaşın Balkan cephesinde Müslüman halka kötü davranmaları. Bu gelişmelerden sonra II. Abdülhamid çağın geli¬şen düşüncesi milliyetçiliğe ters düşmesi ve ihtiyaçla¬ra cevap verememesi üzerine Meclis-i Mebusanın varlığına son vermiştir. Meclisin kapatılması, Osman¬lıcılık fikrinin de uygulamadan kaldırılması sonucunu ortaya çıkarmıştır.


b. İslamcılık:

İslamcılık, siyasi ve sosyal bütünlüğümüzü koru¬mak amacıyla değişik dönemlerde sık sık bir MI ça¬resi olarak ileri sürülmüştür. Özellikle Meşrutiyet dev¬rinde uygulama alanında görülmüştür.
İslamcılık, dünyanın değişik yerlerinde yaşayan Müslümanlar arasında bir birliğin gerçekleştirilmesini hedefleyen, devletin sosyal bağlarını din birliğinde arayan bir düşünce akımıdır, l. Meşrutiyetin sonları¬na doğru büyük bir gelişme göstermiştir.
II. Abdülhamit özellikle sömürge altında bulunan Müslümanları hilafet kanalıyla merkeze (İstanbul) bağlamaya çalışmıştır. Böylece buralarda her an is¬yan çıkarmayı ve büyük devletleri kontrol altında tut¬mayı amaçlamıştır.

İslamcılık, l. Meşrutiyette iki türlü olarak işlenmiştir.

Birincisi; Padişah tarafından uygulanan ve dış si¬yasette etkili olan ve devlet doktrini haline gelen islamcılık.

İkincisi; Baz» fikir adamları tarafından temsil edi¬len bilim, hukuk, toplumsal gelenek ve eğitim alanın¬daki düşüncesiyle İslamcılık. Bu fikir Mehmet Akif, Said Halim Paşa, Cemaleddin Afgani, M. Şemseddin ve Musa Kazım gibi kişiler tarafından savunulmuştur.
İslamcılık akımı etkili olduğu dönemde bütün dün¬ya Müslümanlarının iç açıcı bir durumda olmaması nedeniyle başarılı sonuçlar doğurmamıştır. Bunun yanında milliyetçilik gibi akımlarda İslamcılığa engel olmuştur.
II. Abdülhamid'in son yıllarında ülke dışında İslamcılık önemli bir potansiyel güç olarak dururken ülke içindeki ittihatçılarda meşrutiyete dayanan Os¬manlıcılığı savunuyorlardı. İslamcılık kısaca birlik ve bütünlüğü dinle sağlamayı amaçlayan bir akımdır. II. Abdülhamit döneminde yapılan faaliyetlerin faydaları milli mücadele döneminde Hindistan ve Buhara Müslümanlarından gelen yardımlar şeklinde kendini gös¬termiştir.

c. Batıcılık:

Bu görüş, devletin ancak batılılaşmak yoluyla kur¬tulabileceğini ve bunun için çeşitli alanlarda ıslahatlar yapılması gerektiğini savunmuştur.
Batıcılık kaynağını, Tanzimat ve önceki devirlerin ıslahat teşebbüslerinden alır. Batı medeniyetinin si¬yasi, sosyal ve felsefi görüşlerinden azami derecede faydalanmayı istemektedir.
Batıcılık, Abdullah Cevdet, Celal Nuri ve Süleyman Nazif tarafından temsil edilmiştir. Batıcılar tek kadınla evliliği, kadın özgürlüğünü, medeni kanunun kabulü nü, lâik mahkemelerin kurulmasını, Latin harflerinin kabulünü, tekke ve zaviyelerin kapatılmasını, modern giysiler giyilmesini istiyorlardı. Görüldüğü gibi batıcı¬lık sadece bir taklitçilikten ibaret kalmıştır. Her şeyden evvel Batıcılık fikrinin Osmanlı toplumunun bünyesini ve ülkenin ihtiyaçlarını dikkate alması gerekirdi.
I. Meşrutiyete kadar yapılan batılılaşma hareketle¬rinin önderleri padişahlar ve onların destekledikleri devlet adamlarıdır. I. Meşrutiyetten sonra ise batılı¬laşmanın fikir yönünden önderliğini devleti yönetenler dışında ve yönetime rağmen Jön Türkler yapmışlar¬dır.
Batıcılık da bazı hatalarından dolayı başarıya ula¬şamamıştır. Buna karşılık bazı olumlu sonuçları da olmuştur. Meselâ, sağladığı tecrübelerinden Türk İn¬kılâbının oluşumunda faydalanılmıştır. Yeni Anayasa 'nın hazırlanmasında batılılaşma hareketlerinin önemli bir payı vardır.
Batıcılık akımının, diğer fikir akımlarından farklı bir özelliği vardır. Bu da Osmanlı Devletini yaşatmaktan ziyade, yeni bir devletin kurulması için yapılan çalış¬malar bütünü olmasıdır.


d. Türkçülük:

Türkçülük hareketinin esas unsuru coğrafyada, dil¬de, kültürde, tarihte birlik ve bütünlüğü sağlamaktır. Türkçülük II. Abdülhamit devrinde dil, edebiyat ve ta¬rih alanlarında bir fikir hareketi olarak gelişmiş, Os¬manlıcılık veya İslamcılık gibi bir idare ve siyaset sis¬temi haline gelememiştir.
Avrupada Türkler aleyhine yapılan olumsuz propa¬gandalar, Türk milletinin ikinci sınıf görülmesi, Türk tarih ve kültürünün incelenmesi ihtiyacını ortaya çı¬karmıştır. Rus işgaline uğrayan Türk illerinden kaçan Türk göçmenlerin etkisiyle Türkçülük giderek önem kazandı. Özellikle II. Meşrutiyet'in ilânından sonra Türkçülüğün etkisi daha da arttı. İttihatçılar genellikle bu düşünceye sahiplendiler.
Türkçülük akımı Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan Türkleri dil, din ve kültür değerleriyle birbirlerine bağlanmasını, dışarıdaki Türklerle de bir¬leşme yolları aranmasını amaçlıyordu. II. Abdülhamid'in kurmak istediği İslâm Birliği gibi Türk Birliğini kurmak amaçlanmıştır.
Türkçülük fikrinin savunucuları Ziya Gökalp, M. Emin Yurdakul, Ömer Seyfeddin gibi yazarlardı. İlk kez Ziya Gökalp Türkçülüğü sosyolojik bir metodla inceleyerek eksik, dağınık, çekingen fikirlerin toplan¬masını ve bir sistem haline getirilmesini mümkün kıl¬mıştır.
Türkçülük Akımı, II. Meşrutiyet'in ilânından önce yalnız anavatanı düşünmekle kalmamış, bütün Türk¬lerin kurtuluş imkanlarını da araştıran Pantürkizm ce¬reyanına doğru yönelmiştir.
Milliyet fikrinin etkisiyle ortaya çıkan Türkçülük, bi¬çim değiştirmiş, Turancılıktan Misak-ı Milli esaslarına dönüşerek Türk Kurtuluş Savaşı'nın ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ideolojilerinden olmuştur.
II. Meşrutiyet döneminde olgunlaşan fikir akımları aslında 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren zaman zaman devlet modeli olarak uygulanmıştır. Buna rağ¬men fikir akımları başarılı olamayarak kendinden beklenen sonucu verememişlerdir.

Fikir Akımlarının Başarısızlık Nedenleri:

1. Ülke içinde fikir akımlarına halk desteğinin sağ¬lanamaması.
2. Fikir akımlarının geniş halk kitlelerine indirgene-memesi.
3. Fikirlerin birbirlerine karşı ortaya atılmış olması.
4. Dış baskıların artması.
5. İç değişmeler, isyanlar ve bağımsızlık hareketleri
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Osmanlı Döneminde Düşünce Akımları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
.....SoNsUzA dEk...... :: Eğitim Öğretim :: Tarih-
Buraya geçin: